Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor.
Grevler ve protesto hareketleri gündelik yaşamın parçası oldu.
30 yıllık Neo liberal politikalara karşı giderek büyüyen isyan dalgası var.
Fransa’dan Almanya’ya, İngiltere’den Yunanistan’a değin Avrupa kıtasını kapsayan grev dalgası durulmuyor, durulmayacak gibi.
Artan hayat pahalılığını, eriyen ücretleri, kötü çalışma koşullarını protesto eden Avrupalı emekçiler kapitalist politikalara karşı çıkıyorlar.
Fransa’daki bir grev pankartı şöyle: “Biz her şeyiz, kapitalizme karşıyız…”
Her şeyi çok güzel anlatıyor.
Dünya işçi sınıfının kalbi şu an Fransa’da atıyor.
Fransız işçi sınıfı, Macron yönetiminin emeklilik yaşını 62’den 64’e yükseltmesi ve emekli aylığının tamamını alabilmek için 43 yıl prim ödeme yükümlülüğü karşısında büyük bir tepki gösteriyor.
Fransa’da emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı ocak ayında başlayan grev ve protesto hareketleri, zaman içinde geniş kitlelerin katılımıyla daha da büyüdü.
Büyük ve öfkeli kalabalığı öfkesini pekiştiren olaylardan biri de Yasanın parlamentoya getirilmeden onaylanmasıydı. Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, yasa tasarısının Ulusal Meclis’ten oylama yapılmadan geçirilmesi için hükümete yetki veren Anayasa’nın 49. maddesinin 3. fıkrasını, emeklilik reformu için devreye koyduğunu açıkladı.
Ulusal Meclis’te salt çoğunluğu bulunmayan Borne hükümeti, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmayı hedefleyen reforma ilişkin yasa tasarısını oylamadan geçirme kararı alınca kitlelerde sabır tükendi.
İnsanlar sokağa çıktı, otoyolları kitledi, tren seferleri aksadı. Polisle çatışmalar arttı ve gözaltı sayısı yükseldi
Sol eğilimli sendikaların önderlik ettiği grev ve protesto hareketleri, geniş yığınların katılımını sağlayan mitinglerle ülkeyi sarsıyor.
Ulaşımdan eğitime, sağlıktan enerji işkoluna kadar hemen hemen tüm sektörlerde sürdürülen grevler, Macron hükümetini güç duruma düşürdü.
Mitingler, rengarenk bayraklarla coşkulu ve yaratıcı bir şekilde geçerken zaman zaman da güvenlik güçleriyle çatışmalar çıkıyor. Gözaltılar, şiddet eylemcilerin yakasından düşmüyor.
23 Mart’ta Paris, Marsilya, Nice, Toulouse kentlerinin yanı sıra ülkede 200’den fazla noktada gösteri düzenlendi.
Göstericiler, temizlik işçilerinin toplamadığı çöpleri ateşe verdi.
Harekete sendikalar öncülük ediyor. Sendikalı olmayan ve yasaya karşı olanlarında içinde yer alacağı, kararlarını ortak kılacağı bir esneklik sağlanmış durumda. Bu yöntem daha geniş bir işçi kesiminin örgütlenme ve ağa dahil olmasını sağlıyor.
Bu yöntem sendikal bürokrasiye mesafeli olan kitleleri de içine çekmeyi başardı. Günlük eylem kararları bu toplantılarda alınıyor. Güçlü ve yaygın bir iç demokrasi uygulandığında kitleler tüm yaratıcı enerjileriyle mücadeleye ortak oluyor, hareket büyüyor. İletişim ağları etkili bir şekilde kullanılıyor.
İşçi sınıfının yoğunlaştığı Paris, Marsilya, Toulouse, Strasbourg, Lyon, Nantes, Bordeaux gibi şehirlerde grevin etki gücünün artmasına olanak sağlıyor. Böylece emekçiler yaşamı durduruyor, azgın sermaye güçlerine ders veriyor.
Belediye işçilerinin hareket içindeki ağırlığı son derece önemli. Dev çöp dağları oluşmuş durumda.
Temizlik işçileri etkili grev yapıyor. Fransa çöp dağlarına dönmüş durumda. Eylemciler çöpleri yakarak polisin eylemcilere saldırısını zorlaştırılıyor.
Grev ve yürüyüşler, Macron’a, Hükümete bedel ödetecek.