GENEL İŞ Sendikası tarafından Görevlerinden alınan arkadaşlarımızın, bir kısmı üç, bir kısmı iki, bir kısmı bir dönemdir temsilci.
Toplumsal mücadeleler içindeki tarihleri daha eski ve çeşitli.
Oralardan işçi mücadelesi alanınataşıdıkları deneyimler eşsiz.
Bu kalpsiz ve vahşet deryasında ücretli köleliğin son bulması için yola çıkmış bulunuyorlar.
Kahredici bir siniklikle davranıp kendi köşesine çekilmiş insanlar değil onlar.
Hiçe sayılan, araç olarak görülen kardeşlerinin sınıf çıkarları için yola koyuldular. Kısacık bir zaman
diliminde amansız bir pratiğin içinden geçip geldiler. Kısacık tarihlerinde 2 toplu iş sözleşmesi, 3 şube
seçimi, 1 genel merkez seçimi, 1 grev, iş bırakmalar, basın açıklamaları, miting ve sayısız gösteri
gördüler.
Binlerce toplantıyı da unutmayalım. Her bir soruna çözüm bulma heyecanı ile temsil
ettikleri ve etmedikleri işçilere sınıf zemininde alan açmaya çalıştılar.
Bununla da yetinmeyip diğer belediyelerdeki örgütlenme çabalarına destek oldular. Ülke’de birkaç ay
öncesine kadar ritmi cılız işçi mücadelelerinin kazanması için çabaladılar.
İnsan kolay yetişmiyor, işçi militanlar bir anda boy vermiyor, gelişip güzelleşmiyor. Binlerce problemi
çözerek, zor mücadelelerden, cesur çıkışlardan, mağlubiyetlerden, gerilimlerden geçerek karakter
kazanıyor. Yenilgiler ve yanılgılar kadar zaferler de işçi militanlarının pişmesine yardımcı oluyor.
En basit sorundan, en temel talebe, küçük büyük demeden her meseleyi dert etmiş insanlar bu 9 kişi.
Çoğu zaman karmaşık sorunlara yaratıcı formüller bulmuş insanlar. Onun için bu denli seviliyorlar.
Onun için işçiler bu kadar güveniyor onlara. Onun için işçiler” en sağlam temsilcileri TİS’te devre dışı
bıraktılar” diyiverebiliyor.
Kendi müdürlüklerinde, temsil ettikleri işçilerin çıkarlarını en iyi şekilde savundular. İşçileri ilgilendiren
herhangi bir sorun karşısında, TİS uygulanması, pandemik kapanmada uzaktan çalışan emekçilerin
haklarından, kısa çalışma ödeneğine karşı çıkışta, çözümü mümkün olmayan konularda bile temsil
ettikleri işçilerin yanında durmaya, dayanışma göstermeye, dert dinlemeye, gözlerinin içine bakmaya
özen gösterdiler. Sınıf içi farklılıklardan kaynaklanan ayrımları derinleştirmeden ortak hedefe
yöneltmeyi bildiler.
Çünkü işçiler biliyor ki, 4 yıllık mücadelede pek çok kazanımı kararlıca savunan, elini taşın altına
koyan, küçük hesaplardan yana olmayan insanlar bunlar. Çalışma saatlerinin 40 saate indirilmesi,
yıllarca mesai alamayan işçilerin mesai alabilmesi, taban ücretine geçilmesi, kıdem farkının
kazanılması, yıllık izinlerin artması, sosyal olaylara bağlı izinlerin artması, regl izni, kreş hakkı,
mobbing kurulu, babalık izni gibi kazanımları yılmadan usanmadan savunduklar, uğruna özverili
şekilde mücadele ettiler ve kazandılar.
Liste daha da uzatılabilir. İsteyen TİS kitapçığına bakabilir. Başarılamayan pek çok proje ve mücadele
de var. Onun da altını çizelim.
Elbette tek başlarına yapmadılar, pek çok işçinin emeği var bu kazanımlarda, kimsenin hakkını
yememek gerek. Emeği geçen herkese teşekkürler demek, hakkı teslim etmek görevimizdir.
9 temsilci birlikte mücadele verdikleri yoldaşları ile tesadüfen buluşmuş değiller. İşçi hareketinin 200
yıllık tarihine bakmayı unutmamış insanlar bunlar. Bu hareketin teorik, pratik hafızasına, derslerine,
kritik eşiklerde yaşanan zafer ve yenilgilere, atlanmış eşiklere vakıf insanlar.
İşçi mücadelelerinin toplumu nasıl değiştirebileceğini, sermaye yanlısı fikirleri nasıl
geriletebileceklerini biliyorlar. Her gün sürdürülen ekmek zeytin hakkı ile genel demokratik mücadele
arasındaki ilintiyi pek çok olayda inceden inceye kurmayı bildiler.
Son yıllarda sınıf mücadelesinin pratik zorunluluklarına yanıt verecek deneyimler edindiler. İşçilerin
birlikte mücadelesini yükseltmenin yollarını arayacaklar, geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak.
İlerleyebilmek bunu gerektirir.
Temsilciler ve onların etrafında sıkıca kenetlenmiş bulunan insanların tesadüfen bir araya gelmemiş
olduğunu söyledik. Peki bu eğilimi bir arada tutan politik ilkeler ve doğrultu nedir? Biraz da bunlardan
bahsedelim. Çünkü gelecekteki mücadeleler için bunlar ipucu verecektir okura.
Sendikada koltuk kapmayı, kişisel çıkar sağlamayı onursuzluk olarak addediyorlar. Tüm koltukların
yıkılmasını savunuyorlar. İşçi ile işçi arasındaki hiyerarşiyi sadece bozmak değil yerle yeksan etmek
istiyorlar.
Paralı sendikacılık midelerini bulandırıyor. İşçinin verdiği aidat ile ondan 4 kat daha fazla maaş almaya
onay veren mekanizmaya isyan ediyorlar. Sendika görevlilerin maaşının işçilerin ortalama
maaşlarından fazla olmasını sindiremiyorlar. Bu tartışma devam ediyor. Kuşkusuz sınıf mücadelesini
güçlendirecek bir çözüm bulunacak.
Taban örgütlenmelerine, işçilerin dar ve çürümüş sendika hokkabazlarından kurtularak kendi
örgütlenmelerini kurmalarını savunuyorlar, işyeri komitelerinin kurulmasını, işçilerin hayatlarının otel
toplantılarında alınan kararlar ile değil, işyerlerinde alınan kararlar ile belirlenmesi perspektifini
savunuyorlar.
Eşit temsilden yanalar. Erkek egemen siyasetin girdabından kurtulup, yok sayılan kadın işçilerin kendi
politikalarını oluşturabilecek, kendi varlıkları ile mücadelede yer alabilecekleri bir düzlem için
savaşıyorlar.
İşçiler içindeki her türlü bölünmeyi reddediyorlar. Hangi milliyetten, dinden, mezhepten, şehirden,
cinsiyetten olursa olsun işçilerin sermayeye karşı ortak tavrının billurlaşmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Sendikal rekabete pirim vermiyorlar. Sendikanın amaç değil araç olduğunu, sendikal düzeyde
bölünmüş işçileri ortak hedefler etrafında toplamayı ve birleşik işçi cephesi kurulmadan yüksek
düzeyde kazanımlar elde edilemeyeceğinin farkındalar.
Küçük olsun benim olsun, benim teşkilatım sendikayı yönetsin mantığını inceden inceye alaya
alıyorlar.
İşçi sınıfının heterojen olduğunu, farklılıkları ortak amaçlarda birleştirmek ve çoğulculuğu prensip
etmek gerektiğini vaaz ediyorlar her yerde.
Katıksız şekilde işçi demokrasisinden yanalar. İşçilerin belirleyici olduğu, söz ve karar hakkının işçide
olduğu, sadece sendikada değil, üretim ve bölüşüm süreci üzerinde de işçinin insiyatif kurmasını
savunuyorlar. En demokratik seçim sistemi ( nisbi temsil, oydaşma) hangisi ise, işçilerin kendilerini en
iyi şekilde ifade edecekleri, sınıf kardeşini anlayabileceği, onun deneyiminden öğreneceğinin zeminini
yaratmak istiyorlar.
Zamanın ihtiyaçlarını karşılayamayan ucube tüzüklerin, güncel mücadelelerin ve yaratıcı insan
enerjisini boşa harcadığını düşünüyorlar. Bunu değiştirmek istiyorlar ve bu konuda kollar sıvanacak.
Doğa yardımcıları olsun. Demokratik bir tüzük için gereken adımlar atılacak. Örneğin işçilerin %70’inin
onay vermediği bir TİS imzalanamaz gibi maddeler imza altına alınacak. Böyle bir madde bile, işçilerin
karar süreçlerinin temel belirleyeni olması ve mücadeleye dört elle sarılmasını garanti altına alacak.
İşçi ve sendika toplantılarının herkese açık olmasını arzu ediyorlar. TİS görüşmelerinin online
yayınlamasını savunuyorlar.
Her koşulda, işçilerin genel çıkarlarını en yüksek düzeyde tutan alışkanlıkların sendikal mücadelenin
bel kemiği oluşturacağını sağlamaya çalışıyorlar.
Eleştiri ve özeleştiri mekanizmalarının sahici bir şekilde çalışmasını istiyorlar. Eleştiri hakkının
engellenmemesini, şiddet olmadığı takdirde protesto hakkını savunuyorlar. Çünkü, işçi sınıfının
elindeki en güçlü silahın eleştiri hakkı olduğunu biliyorlar. İşçi hareketinin kendisinin en radikal eleştiri
olduğunu bilmeyenlere hatırlatıyorlar.
Ekonomik ve siyasal mücadele arasındaki zarın yırtıldığı zamanlara hazırlığın gündelik mücadeleden
geçtiği altın kuralı kulaklarında küpe.
Sendikayı ele geçirmenin beyhude bir çaba olduğunu, değişimin yukarıdan değil aşağıdan geleceğini,
yaratıcı bir pratik faaliyet, canlı bir iç tartışma, karşılaşılan meselelerin politikleştirilmesi gibi
unsurların işçileri zenginleştireceklerini düşündükleri için tavan’ı ne pahasına olursa olsun ele
geçirmekten yana değiller. Tabanın kalbine gül saplamaya bayılıyorlar.
İşçilerin süreçlere katılmasını, tecrübe edinmesi, sınıf bilincinin gelişmesi, örgütsel yeteneklerin
artması, temel meselelerde fikir sahibi olunmasını garanti altına almak daha anlamlı geliyor.
İşçi sınıfının kapitalist toplumdaki özel konumu nedeniyle merkezi bir yere sahip olduğunu, bu
potansiyelin kullanılması, kitle mücadelesi ile genel bir hareketin yaratılması insanlığın krizinin
çözümü için elzem olduğunu, kapitalist barbarlığın ancak işçi sınıfının kolektif eylemi ile
devrilebileceğini, bu tarihsel serüvene katılan öznelerin de değişeceğini biliyorlar.
Gelişkin bir işçi hareketi, o hareket içinde öne çıkan bilinçli öğeleri korumakla yaratılır. Belediye
alanında belli tecrübeler elde etmiş işçi sayısı giderek artıyor ve belli ki önümüzdeki günlerde daha
anlamlı hareketler gelecek. Sınıfın diğer kollarında da mücadele ve bilinç gelişiyor. Yeni işçi militanları
taze mücadelelerin içinden çıkıyor. Elbette bu kutuplar bir araya gelecek. Birbirlerine sarılacak.
Aşağılanan kitlelerin iradesi siyasetin yönünü tayin edecek bir tarihsel dönemin eşiğinde kamu
alanında ortaya çıkmış bu iradeyi sahiplenmek, savunmak gerekiyor.
Hep birlikte temsilci arkadaşlarımızın etrafında kenetlenelim, şu kederli tarihimizi tersine çevirelim.
Biraz da işçi sınıfımızın yüzü neşe ile dolsun.
Unutmayalım, ancak birleşen işçiler kazanabilir.